
Değerlendiren;Necmettin Kızılkaya
İslam İktisadı Okuma Grubu’nun düzenlediği toplantıların Haziran ayı konuğu Cengiz Kallek’di. Harâc ve emvâl kitapları çerçevesinde kaleme aldığı İslâm İktisat Düşüncesi Tarihi isimli eserin serencamına değinen Kallek, iktisat tarihi çalışma arzusunun düşünce tarihine dönüşümünden kısaca bahsetti. Konuşmanın devamında, maliye hukuku alanında yazılan harâc ve emvâl türü eserler çerçevesinde İslam iktisat düşüncesine dair bazı mülahazalarını katılımcılarla paylaştı.
Tarihî malzemenin önemi ve bunun günümüz ile ilişkisine değinen Kallek, düşüncenin tarihten bağımsız olmadığını ve tarihsel malzeme üzerine kurulduğunu ifade etti. Bu nedenle günümüze çözümler üretmek isteyen fakihler ile iktisatçıların muhakkak surette tarihe bakmaları gerekmektedir. Özellikle on dört asırdır yaşanan bir dinin ütopya olmayıp kendisine ait kurum ve kuruluşlar oluşturarak varlığını sürdürmesi iktisat tarihi araştırmalarında önem arzetmektedir. İktisat tarihi incelemelerinde Roma’nın yıkılmasının ardından doğrudan skolastiklere geçilmesi, İslâm iktisat tarihinin yanısıra Batı dışındaki başka medeniyetlerin ürettiği bilginin yok sayılması, tarihin önemli bir bölümünü görmezden gelme anlamı taşımaktadır.
Bütün medeniyetlerin “4K” süreci olarak formülleştirilen dört ortak safhadan geçtiğini söyleyen Kallek, bunların kavram(sal)laştırma, kitaplaştırma, kurum(sal)laştırma ve kanunlaştırma olduğunu belirtti. Buna göre harâc ve emvâl literatürü, bu aşamaların ikincisi olan kitaplaştırmayı temsil etmekte olup bu eserlerin ortaya koyduğu yaklaşım, kurum(sal)laşmaya zemin hazırlamıştır. Harâc ve emvâl literatürü göz önüne alındığında üçüncü yüzyıla kadar ciddi bir kitaplaştırma safhası olduğu görülür. Bu yüzyılın son çeyreğinden itibaren Abbasilerin gerilemeye başlamasıyla ıslah vurgusu ön plana çıkan eserler kaleme alınmaya başlanmıştır. Kurum(sal)laşma ve kanunlaştırma safhalarına özellikle Osmanlı’nın büyük bir katkısı olmuştur. Bu nedenle arşivlerde oldukça fazla monografik eserlere rastlamak mümkündür.
Harâc ve emvâl literatürüne ait eserler kitap bazında mukayese edildiğinde aralarında farklılıklar olmakla beraber, iki tür genel olarak karşılaştırıldığında emvâl kitaplarının nakdî varlıkları da incelemesi sebebiyle kapsam bakımından daha geniş oldukları söylenebilir. Sünnî çevrelerin kaleme aldığı eserler incelendiğinde bunların büyük çoğunluğunun Hanefîlere ait olduğu görülür. Buna karşılık Şafiîler bu alanda hiç eser kaleme almamışlardır. Kallek bu durumu İmâm Şâfiî’nin harâcı kabul etmemesiyle açıklar. İmâm Şâfiî harâc uygulamasını Hz. Ömer’in bir ictihadı olarak görüp, ele geçirilen toprakların savaşa katılanlara dağıtılması gerektiği kanaatindedir.
Kallek, Sünnî literatüre ait eserlerde iki sınıflı (Müslüman ve Gayr-ı müslim) bir tasavvur söz konusuyken; Şiî kaynaklarda üç sınıflı (Şiî, Sünnî ve Gayr-ı müslim) bir yaklaşım olduğuna değindi. Konuşmasını, temel vurgusu adalet üzerine olan harâc ve emvâl kitaplarında cihad merkezli bir ekonomik düşüncenin hakim olduğunu vurgulayarak sonlandırdı.
Bir yanıt bırakın