
Değerlendiren;Ömer Kelhüseyin
Halep Külliyetü’ş-Şeria öğretim üyesi ve el-Mektebü’l-Vakfiyye Müdürü Dr. Mahmud el-Mısrî ile aynı fakültenin kurucusu ve öğretim üyesi Dr. Bilâl Safiyyüddin “İhsan” konusunu farklı açıdan ele alan bir konferans verdiler. Bu konferansta Dr. Mahmud el-Mısrî’nin tebliğini şu şekilde özetlemek mümkündür:
Hz. Peygamberin Sünnetinde İhsan Kavramı
İhsan kelimesinin güzel bir eylemi her yönüyle mükemmel bir şekilde yapmak, bir işi bilip en güzel bir şekilde işlemek, istikamet üzere olmak, ihlas ve Allah’ın hakkını gözetmek gibi birçok mânası bulunur. Kelimenin ıstılahî manası ise Cibril (a.s) hadisindeki, İslâm dininin üçüncü rüknüne işaret etmektedir: “Allah’ı görür gibi O’na ibâdet et; eğer sen O’nu görmüyorsan bil ki muhakkak O seni görmektedir”. Peygamber Efendimiz’in ihsan ile ilgili bütün hadisleri bu konuda asıl olan iki hadisin açıklaması ve detayları olarak kabul edilebilir. Bu hadislerin birincisi haber ve emir içermektedir: “Muhakkak ki Allah, her şeyde ihsanı emretmiştir”. Buna göre, Allah Teala yarattığı bütün mevcudatta ihsanın var olduğunu bildirmekte ve insanlardan bu ihsanı görmelerini istemektedir.
İhsan her şeyde istenilmektedir; insan, İslâm’ında, imanında, ibadetinde, muamelatında, alışverişinde, ilminde, öğretiminde, hükmünde ve hak talebinde ihsanla emredilmiştir. İnsana muamelede ihsanla davranılmak istenildiği gibi canlılara, bitkilere ve hatta cansız nesnelere bile ihsanla yaklaşılmalıdır. İşte bu mânayı açık ve şaibesiz bir şekilde ifade etmek için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) belki de ihsandan çok uzak olabileceğini düşünebileceğimiz bir örnek vermiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Eğer öldürürseniz ihsanla (güzel) öldürün ve eğer hayvan kurban ederseniz ihsanla kesin”. Katil ve eşkıya cezalandırma durumunda olduğu gibi öldürmenin meşru olduğu durumlarda dahi, kişi hakkın emrindeki ihsanı görmeli, insanî değerleri kaybetmemeli, işkence yapmaksızın bu emri yerine getirmelidir. Can alma durumunda merhametle davranmak isteniyorsa bu diğer durumlarda evleviyetle isteniyor anlamına gelmektedir.
Müslümanın hayatının her yönünü kapsayan ihsanı, Hz. Peygamber (s.a.v.) ikinci hadislerinde açıklamaktadır: “İhsan, Allah’ı görür gibi O’na ibadet etmektir. Eğer sen O’nu görmüyorsan muhakkak ki O seni görmektedir”. Hak ve halk ile olan bütün muameleler ihsanın yukarıdaki hadislerde geçen keyf (nitelik) ve kem (nicelik) yönleri çerçevesinde anlaşılmalıdır. Keyf cihetinden ihsan, şuhûd ve murâkabe makamıyla ilgilidir ki hadisin “Allah’ı görür gibi O’na ibadet et” kısmında dile getirilmiştir. Kem cihetinden ise hadisin “Allah, her şeyde ihsanı emretmiştir” kısmındaki kapsayıcılıkla kendini göstermektedir.
Hakk’a kalbî muamelede saygı: Bu makamda Rahman, kullarından kendi ahlâkıyla ahlâklanmayı istemiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki Allah Muhsindir, ihsanı sever”. Tevhid de yine Hakk’a iyi muamelelerdendir. Hz. Peygamber “Bil ki Allah’tan başka ilah yoktur” âyet-i kerimesinin beyanı olan birçok hadislerinde, hakkıyla şehadet getirmeyi teşvik etmiştir.
İbadetlerde ihsan: Bütün ibâdetlerde ihsan, onların özel vakitlerini gözetmekle olur. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Senenin bazı günlerinde Rabbinizin tecellileri vardır, o rahmete talip olunuz”. Örneğin, Allah, kulundan namazını ihsan ile kılmasını istemiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) “İnsan namazın rükûunu ve secdesini güzel bir şekilde tamamlarsa, namaz ‘senin beni koruduğun gibi Allah da seni korusun’ der” buyurmuştur. Namazın ikâme edilmesi zahirî ve batinî bütün âdap ve erkânına uymakla olur. Bütün ibâdetlerin âdap ve erkânıyla yapılması Peygamberimiz tarafından birçok hadislerinde teşvik ve tavsiye edilmiştir.
Muâmelelerde ihsan, bütün dünya işlerinde kendini âhiret azabından kurtarmaya yönelmekle olur. Böylece dünyalık iş ve gayretler, ahiret amelinin ta kendisi olur. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Bütün insanlar yolcudur, bazıları kendi nefsini azat eder bazıları ise azaba maruz kalır”. Müslümanın iyi ahlâklı olması, alışverişlerinde müsamahakâr davranması ve hakkını talep ederken ve başkasının hakkını verir iken yumuşak ve güzel davranması da muamelede ihsan kabilindendir.
Hz. Peygamber’in ihsan ile muamele talebi canlıları, hatta cansız nesneleri bile kapsamaktadır. Allah Resulü ashabına, bir adam susuz bir hayvana su verdiğinden dolayı Allah’ın onun günahlarını affettiğini söyleyince, ‘Ey Allah Resulü hayvana ihsanda ecir var mıdır?’ diye sorarlar. Allah Resulü “ Her canlıya ihsanda ecir vardır” demiştir. Sahabede Uhud dağı ile ilgili, dağ eteğinde kaybedilen savaştan olumsuz bir düşünce oluşmasını engellemek için Allah Resulü “Biz Uhud Dağını o da bizi sever” buyurmuştur.
Allahım, sen bize öyle bir anlayış ver ki her şeydeki ihsanını görüp ihsanı her şeye ulaştıralım, bütün harekât ve sekenât ve nefeslerimizi ihsan edenlerden, “sebekat lehüm minnel-hüsna” buyurduğun kullarından eyle, ta ki muhsinlerden olalım. Amin.
Bir yanıt bırakın