
Değerlendiren;Harun Şencal
İslâm iktisadının Türkiye’deki serencamında daima önemli bir rol oynamış olan Hayreddin Karaman Hocamız, günümüz İslâm iktisadı ile ilgili sorunları ve çözüm yollarını konuşmak ve bu konudaki bilgi birikimini ve tecrübesini ortaya koymak üzere İSAR İslâm İktisadı Okuma Grubu Toplantıları’nın üçüncü halkasında bizlerle birlikteydi.
Konuşmasına iktisat sistemini siyasal sisteme kıyas ederek başlayan Prof. Karaman, içinde bulunduğumuz kapitalist iktisat sisteminde tam anlamıyla bir İslâm iktisadından bahsedemeyeceğimizi, fakat müslümanların iktisâdî muamelelerini mümkün mertebe İslâmî esaslarla uzlaştıracakları bir sistem kurulabileceğini ifade etti. İslam ülkelerinin ekonomik anlamda birleşmelerinin, kapitalist sistemin problemli yönlerini tadil etmede önemli bir adım olacağını belirtti.
İlk faizsiz bankanın kuruluşunu hatırlatan Prof. Karaman, şahsî dostu olan Ahmed Neccar’ın 1960’lı yıllarda Mısır’da kurduğu bankadan bahsetti. Bu bankanın günümüz katılım bankalarından en önemli farkı, şu andaki mevcut katılım bankalarının gelirlerinin yaklaşık 90%’ını oluşturan murabaha satışının hemen hemen olmamasıydı. Ahmed Neccar’ın kurduğu bankanın üç fonksiyonu bulunmaktaydı: Zekat toplayıp gerekli yerlere sarf ediyor, karz-ı hasen yapıyor ve ortaklık kuruyordu. Türkiye’de ortaklığa ağırlık veren bir katılım bankasının batması neticesinde, günümüzde katılım bankaları artık murabaha usulune ağırlık veriyor. Müslüman bireyin bir bütün olduğuna dikkat çeken Hocamız, eğer bir müslümanın kalbi, böbreği ve karaciğeri bozuksa, bunun bütün vücudu etkileyeceğini söyledi. Bu yüzden, iktisat sisteminin tamamıyla İslam’a uygun bir hale getirilebilmesi için, toplumun bütün organlarıyla İslam’a uygun hareket etmesi gerektiğini belirtti. Bu anlamda amaçlanan kemâl seviyesine ancak tedricî bir şekilde ulaşılabileceğinden dolayı, bu aşamada insanların apaçık haram olan şeylere gitmesini engellemek için, mahiyeti itibariyle haramı andırsa da dış şekli itibariyle harama benzemeyen formüller icat ederek insanları İslâm dairesinde tutmamız gerektiğine değindi. Toplumu daha iyi seviyeye getirebilmemiz için eğitime ağırlık verilmesi ve bu yönde çalışan vakıf ve derneklerin kurulmasının gerekliliğini vurguladı.
Toplumumuzda faiz ile borç almak gibi zaruret durumlarının artık tabiileşip normal bir olay olarak algılanmaya başladığını belirten Prof. Karaman, zaruretin iğne üzerinde oturmak gibi olduğunu belirtti. Bu yüzden cemiyet olarak iğne üzerinde oturduğumuzu ve bunun sürekli olarak farkında olmamız gerektiğine değindi.
Güncel olan iki konu hakkında da konuşan Prof. Karaman, zamanında ödenmeyen borç sebebiyle alınan faiz ve kefalet için ücret alınması hakkındaki fikirlerini bizlerle paylaştı. Katılım bankalarının, gecikmeden dolayı aldığı faizin sadece caydırıcılık özelliği olduğunu, bu paranın gelir olarak kullanılamamasından dolayı kârı düşürdüğünü söyleyen Hocamız, her vade için uygulanacak fiyatların belli olduğu bir fiyat listesinin oluşturulup bu liste üzerinden ödeme yapılmasını önerdi.
Kefalet için ücret alınmasının caizliği konusuna da değinen Prof. Karaman, sadece bireysel kefillik için ücret almanın haram olduğu, fakat bir kurumun, yapacağı araştırmaların ve diğer çalışmaların getirdiği külfetten dolayı bir karşılık almasının caiz olacağını belirtti.
Konuşmasının sonunda İslâmî müesseselerin devam etmesinin önemini vurgulayan Prof. Karaman, şu anda mevcut olan eksikliklerin de zaman içerisinde giderileceği umuduyla sözlerine son verdi.
Bir yanıt bırakın