
Yazan;Ömer Koçyiğit
Üsküdar’ın merkeze yakın yüksek bir mahallinde, İSAR’ın yanı başında bulunan Aziz Mahmud Hüdayi külliyesi; cami, imaret, türbe, kütüphane, hünkar mahfili, çeşme, derviş hücreleri, şeyh evi, fırın ve hazireden müteşekkildir. Mihrimah Sultan ve Sadrazam Rüstem Paşa’nın kızı Ayşe Hanım Sultan tarafından 1594 tarihinde Aziz Mahmud Hüdayl Efendi adına yaptırılmış ve bu isimle meşhur olmuştur.Caminin şekli dikdörtgendir. Ahşap sütunlar üzerine oturtulmuş olan kadınlar mahfilinin altında ve sağda, Pir odası ve ayin günleri musiki aletlerini çalacak olan dedeganın oturduğu mahal vardır. Mabet alt üst pencerelerden ışık alır, minberi ahşaptır. Ahşap çatısı kurşun kaplıdır. Caminin minaresi sol tarafta olup tamamen kesme taştan yapılmıştır. 1910 senesinde yıldırım isabetiyle, şerefesine kadar olan kısmı yıkılmış ve türbenin bir bölümünü de harap etmişti. Sonradan minare onarılmış ve bu sırada Beylerbeyi’nde, Beyazyalı’da oturan Hıdiv İsmail Paşa’nın kızı, Prenses Fatma Hanım tarafından da, türbenin önündeki camekan yaptırılmıştır. Caminin mihrap ayeti (Al-i İmran 39), Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’nin mümtaz çırağı, Sadrazam Melek Mehmet Paşa’nın torunu Ali Haydar Bey tarafından yazılmıştır.1787’de yazılan Hadikatü’l-Cevami’de Hüseyin Ayvansarayl cami hakkında şu bilgileri verir: ” …. Minaresinde çifte müezzin ezan okur ve her gece temcid (sabah namazından evvel okunan ilahi) verilir. Mukabelesi selatin camileri ayarındadır. Cami-i şerifin avlusunda ve etrafında fevkani ve tahtanı mahfilleri vardır. Zaviye kapısında müteaddit çeşmeleri bulunmaktadır. Zaviye hücreleri cami etrafındadır. Şeyh dairesi başka olup müstakil meşruta menzilleri dahi vardır .. :’ XVll. yüzyıl seyyahı Evliya Çelebi ise Aziz Mahmud Hüdayi külliyesi hakkında şunları söyler: “Üsküdari Mahmud Efendi Camii, şehir içindedir. Tekkesi Halvetiyye tekkelerinin biricik tekkesidir. Gece ve gündüz fukarası ilahi zikretmekle meşguldür. Her birinin birer hücresi vardır. Cuma namazından sonra öyle sultani tevhid olur ki, duyan aşıklar kendinden geçer:’ Üsküdar Hakimiyet-i Milliye Caddesi’nden yukarı çıktığımızda külliyenin giriş kapısında bir kitabeyle karşılaşırız. Şair Senih’in yazdığı, 1855 tarihli ve ortasında çiçekli bir madalyon içinde Sultan Abdülmecid’in tuğrası bulunan kitabede şu dizeler yazılıdır:
Hazreti Abdülmecid Han’ı ila yevmi’l-hisab
Ömrü şevketle Huda tahtında kılsun kamyab
Pir Mahmud Hüdayi’nin ulüvv-i himmeti
Asitanın eyledi ma’mCıre ve zerrin kıbôb
Sa’y ile kesb-i safa kıl kim dergah-ı bülende
Kabe-i uşşakdır olmuş mataf şeyh ü şab
Baş keser bu bôb’a mihrini ferş eyleyüb
Kad hamide olmuş anın-çün sipihr-i bi-tınab
Bendesin envar-ı hu ile kılub rCışen-çerağ
Ol Aziz-i Celveti eyler derunun lem’a-tab
CCıy-bôr-ı feyz ü himmet kim der-i ihsanının
Çeşme-sar canibinden revandır ab-ı nab
Levh-i bôba yazdı bir muttali’ Senih kemterin
Kıldı her mısra’da bir tarih terkim ü hisab
Oldu Dergah-ı Hüdayi bendeye hayrü’l-meab
Sıdk ile gel asitan-ı kutb-ı alemdir bu bab
1272 (1855)
Tekke nizamına uygun olarak yaptırılan mabet, şimdiki şeklini Sultan Abdülmecid zamanında almıştır. Duvarları kargir, çatısı ahşap olan cami, inşasından 263 sene sonra, müştemilatı ile beraber,1266 (1849) tarihinde, Üsküdar Çarşısı’ndaki bir paçacı dükkanından çıkan yangında yanmıştı. Beş veya altı sene harap kalan mabet, Kurban Nasuh Tekkesi şeyhi Nuri Baba’nın tavsiyesi üzerine, Sultan Abdülmecid tarafından yeniden yaptırılmıştır. Bunu belirten Şair Ziver Paşa tarafından yazılan kitabe cami giriş kapısının (erkekler kısmı) üzerindedir:
Şeyh-i Gazi velayet menkabet Abdülmecid Han’e
Zahir olmuş fütuh-ı mü/ket içre nusrat-ı aktab
Rızanetle Aziz Mahmud Efendi dergahın inşa
İdince kıldı celb-i feyz-i ruhaniyyet-i aktab
Du’a-yı şevketiyle Ziver iki cevherin tarih
Sezadır olsa bôb-ı hôngahda ziynet-i aktab
Şeh-i din kim Hüdayi hôngahın eyledi bünyad
Mu’in olsun umurunda Hüda’ya himmet-i aktab
1272 (1855)
Tekke son defa 1894 depreminde zarar gördüğü için bir sene sonra Evkaf Nazırı Galip Paşa tarafından tamir edilmiştir. Cami girişinin sağında bulunan ve bugün hanımlar kısmı için kullanılan kapı, Şeyh Kapısı ismiyle bilinir. Zira Aziz Mahmud Hüdayi, bugün abdest musluklarının arkasındaki bahçede bulunan evinden gelerek camiye bu kapıdan girer ve Pir Odası’na varırmış. Bu Şeyh Kapısı’nın üzerinde tarihsiz şu kitabe mevcuttur: Eğer vasıl o/am dersen dila sen sırr-ı maksuda Gel ôdab ile yüz sür asitan-ı şeyh Mahmud’a Caminin sol tarafında Aziz Mahmud Hüdayi’nin, sağ tarafındaki set üzerinde ise Kaya Sultan kızı Fatma Hanım Sultan’ın açık türbesi bulunmaktadır. Bu türbenin yanında da Aydınoğlu tekkesi
şeyhi Mehmet İzzi Efendi’nin kabri vardır. Külliyede Aziz Mahmud Hüdayi’den sonra yirmi dört kişi postnişinlik yapmıştır. Hazirede ise çok sayıda ve çeşitli zümrelere mensup kişiler medfundur. Türbenin karşısında bulunan levhada Aziz Mahmud Hüdayi’nin hayatı kısaca şöyle anlatılmaktadır: 1541 ‘de Şeretlikoçhisar’da doğdu, çocukluğu Sivrihisar’da geçti, medrese eğitimini İstanbul’da tamamladı. Edirne, Mısır, Şam ve Bursa’da kadılık ve müderrislik yaptı. Bursa’da Üftade Hazretleri’nin müridi ve halifesi idi. İstanbul’da halka şeyh, sultanlara mürşid oldu. Üsküdar’da vefat etti. Külliyesi içinde bulunan bu türbeye defnedildi. Eserleri, sohbetleri, şiirleri, vaaz ve nasihatleriv ile padişahtan halka herkese yol gösterdi. Devrini idrak ettiği sekiz padişahtan bilhassa 111. Murad ve 1. Ahmed’in saygısını kazandı. Yedisi Türkçe otuz kadar eser yazdı. Zengin vakıflar ve manevi miraslar bırakarak ebediyet alemine göçtü. Sevenleri için duası meşhurdur:”Sağlığımızda bizi, vefatımızdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler denizde boğulmasın, ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin:’Aziz Mahmud Hüdayi’nin yazdığı Türkçe divanından bir şiirle yazımızı noktalayalım:
Ezelden aşk ile biz ya ne geldik!
Hakikat, şem’ine pervane geldik!
Tenezzül eyleyip vahdet ilinden,
Bu kesret alemin seyrane geldik!
Geçip ferman ile bunca avalim
Gezerken alem-i insane geldik!
Fena buldu vücud-i fani mutlak,
Bıraktık katreyi ummane geldik!
Nemiz ola Hudaya sana layık
Heman bir lutf ile ihsane geldik!
Umarız erelim bôki hayata,
Civar-ı Hazret-i Rahmane geldik!
Geçip ahir bu kesret aleminden,
Hüdayi halvet-i su/tane geldik!
Bir yanıt bırakın