
Değerlendiren: Yusuf Kıvanç
Murabahayı konu edinen bu seminerde İsmail Cebeci önce konunun teorik boyutunu, ardından Halil Ulutaş uygulamada yaşanan sorunları anlattı.
İsmail Cebeci konuya “Murabaha akdi neden önemlidir?” sorusu ile başladı. Murabaha akdinin önemini şu maddelerde topladı: İslami finansta en yaygın kullanılan akit olması; iktisat, sosyal fıkıh, usul-i fıkh alanlarında problematikler içermesi; faizsiz bankacılığın gelişimini takip etmek için bilinmesi gerekliliği.
Murabaha İslami bankacılıkta en fazla kullanılan akit olma özelliğini taşıyor. İslami bankacılıkta, Türkiye ve dünya genelinde %90’nın üzerinde, hatta bazı kurumlarda %100’e yakın kullanılıyor.
1950-1960’lı yıllarda İslam iktisadı üzerine yazılmış eserlere baktığımızda, bu eserlerin devletin kurumlarını düzenlemeye yönelik, makro düzeyde konular içeriyor olduğunu görüyoruz. İslami banka ağırlıklı olarak mudarabe ve müşareke ortaklıklarını düzenleyen bir kurum olarak düşünülüyor. 1975’te bugünkü sistemle işleyen, ilk İslami banka Dubai’de resmi olarak açılıyor. Değişen sosyal bağlam içerisinde İslami bankadan beklenenler de değişiyor. Toplumun kredi ihtiyacını faize alternatif olarak çözen kurumlar haline geliyorlar. Mudarebe, müşareke ortaklığı düşüncesinden murabaha düşüncesine geçiliyor. Bu süreci İslami ekonomiden İslami finansa geçiş şeklinde isimlendirebiliriz.
Said Hammud doktora tezinde (1976) İmam Şafii’nin el-Ümm adlı eserindeki bir ifadeye dayanarak murabahanın İslami bankacılıkta kullanılabileceğini söylüyor: “Bir adam başka bir adama malı gösterse ve “Bunu satın al, ben de senden şu kadar kârla satın alayım” dese, o adam da alsa bu alım caizdir. Ancak senden kârla satın alayım diyen -satın alıp almama konusunda – muhayyerdir. (işlemi yapmak zorunda değildir.)“ Bu ifadeye dayanılarak modern murabaha akti belirleniyor. Aktin ismi murabaha li’l-amir bi’ş-şira’ (satın alma vaadiyle yapılan murabaha) olarak değiştiriliyor. Bu model kurumlar tarafından kabul görüyor. 70’lerden bu yana en fazla kullanılan akit oluyor.
Aktin birçok özelliği değişiyor. Bu farkları görmek için iki akti de kısaca inceleyelim: Klasik murabaha emanet akti içerisinde bir satış aktidir. Amacı satıcının tecrübesinden faydalanmak ve fiyatı bilmeyen müşteriyi korumaktır. Tek satışla gerçekleşir. Satıcı akitte daha belirgindir. Fiyatı söyleyen, kârı belirleyen satıcıdır. Kişiler arasında gerçekleşir. Sermaye miktarı daha küçüktür.
Modern murabaha akti finansal bir akittir. Amacı müşteri için krediyle vadeli bir mal almak, banka için ise kâr elde etmektir. İki satışla gerçekleşir. Vaad bağlayıcı kabul edilir. Müşteri akitte daha belirgindir. Müşteri ürünü bulur, fiyatı belirler. Taraflardan birisi veya her ikisi herhangi bir kurumdur. Sermaye miktarı daha büyüktür.
Modern murabaha şu şekilde işler: Müşteri ürün talebini bankaya iletir. Banka müşterinin durumunu, ürünün durumunu, piyasanın durumunu değerlendirir. Ürün topluma zararlı, gayri ahlaki olmamalıdır. Banka alım-satımı kabul ederse banka ile müşteri vaad akti imzalar. Vaat aktiyle beraber müşteri ürün geldiğinde, ürünü alacağını kabul eder. Banka ürünü alıp müşteriye belirli bir vade ile satar.
Cebeci “Neden murabaha” sorusunu farklı zeminlerde ele alarak sunumuna devam etti. İktisadi zemini incelemek için murabahayı, mudarebe ve muşareke ile karşılaştırdı. Fıkhi açıdan modern murabaha ile klasik murabahayı karşılaştırdı. Hüküm üretme mantığı açısından murabahayı ele aldı.
İlk zamanlarda “faizsiz bankacılık sistemi işleyebilecek mi, ayakta kalabilecek mi?” sorusu soruluyordu. Faizsiz bankacılık işliyor. Şimdi faizsiz bankacılığın aynı şekilde devam mı edeceği, yoksa kendine özgü yönlerinin olup olmayacağı konusu önem kazanıyor.
İsmail Cebeci’den sonra Kuveyt Türk kredi operasyonları müdürü Halil Ulutaş sunumunu yaptı. Ulutaş İslami finans kurumu olarak yaşadıkları sorunlara yoğunlaştı: Katılım bankaları 80’li yıllarda kuruldular. İlk başlarda yaptıkları işlemlerde fatura banka adına kesiliyordu. Bu durum katılım bankalarının rekabet gücünü zayıflatıyordu. Diğer bankaların ödediği vergilerden başka KDV ödüyorlardı. Kötü niyetli satıcı ve müşteriler yüzünden, alım-satım işlemlerinde vergi kaçakçılığından, hayali ihracata birçok problemlerle karşılaşılıyordu. Vergi kaçakçılığından hâlâ devam eden davalar var. 2001 yılında bu tür sıkıntılardan kurtulmak için faturalı sistem devre dışı bırakıldı. Katılım bankaları mevzuatta bireysel ve kurumsal finansman desteği adı altında tanımlandı. Banka alınan malın ücretini satıcıya ödemekle, alım-satıma konu olan belgeleri de saklamakla yükümlü kılındı.
Bütün alım-satım belgeleri katılım bankalarına göre düzenlenmediği için problem olduğunda hukuki olarak hak iddia edemiyorsunuz. Bu konuda mevzuatta değişiklik yapmaya çalışıyoruz. Hukuki altyapı bize göre değil. Risk almama eleştirisi geldi. Risk almaya kalktığınızda bütün kötü niyetli kişileri üstünüze çekiyorsunuz.
Bir yanıt bırakın